Kendimizi bıraktığımız yerler
- Gülben Yüce
- 26 Şub
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Mar
Kendimizi bıraktığımız yerler aslında bir hayli önemli.
Biraz karmaşık olsa da şöyle düşünmekteyim 'her an bir çocuk doğurur'. Her an bir çocuk doğurur ve hepsi bizimdir, hepsi senindir, hepsi benimdir. Tek fark şudur, hepsi başka başka anların çocuğudur ama en nihayetinde hepsi bize aittir. Herkes kendi anlarının çocuklarından oluşan klanlara sahiptir. İki ihtimal vardır; ya konumu elimizin hemen altında durur ya da çok uzak ücra bir köşede unutulmuştur ama yine de arşivlenmiştir, ya da 'burada yatıyor' bile yazamayacağımız kadar bilinmezlikte yitip gitmiştir.
O kadar çok çocuk vardır ki ve o kadar az kontrolümüz olay yerinde.
Bırakırız onu bazen, onu da götürmeye gücümüz yetmediği anlarda. Küçükken yaşadığın ve her hatırladığında buruk hissettiğin o olay; işte bıraktın o anın çocuğunu tam o anda, olay yerinde. Zihninden de bir parçayı yanında bıraktın, yokluğunda ona sahip çıksın diye.
Kimi an çocuğu ise hiç deneyim sahibi olmadan gitti, biz dahil kimse şahit olmadan varlığına.
Kimisi (yani çok nadir de olsa şanslı doğan an çocuklarından birkaçı), olması gerektiği gibi çocuk kaldı olduğu yerde. Saf neşeye sahip, doğal, samimi ve iyi.
Yanlış anlaşılmak istemem kimseyi çocuklarına sahip çıkmamakla suçlamıyorum. Aksine çok geç kalınmış sahip çıkmalarla suçluyorum. Eski bir anda yitip giden bir çocuğun ardından üzülürken, o anda doğan çocuğu ihmal etmelerle, döngüsel ıstıraplarla suçluyorum. Var oluşu ağırlaştırmakla suçluyorum ve dahi birçok ruhsal sancılara yol açmakla.
Yeni anlarda doğan çocuklarla barışmalı ve kaynaşmalı ve eski an çocuklarıyla ilgili şunu kabullenmeliyiz ki "GEÇ KALDIK" onun için geç kaldık, ona sahip çıkmak için geç kaldık, onu kendi anında bırakmayı, vedalaşmayı öğrenmeliyiz hatta buna mecburuz. Elimizden hem onun için hem kendimiz için 'aynı anda' bir şey yapmak gelmez, çünkü artık apayrı anlardayız. Kabul etmeli ve geride kalan çocuklar hayrına, yeni anlardan doğan çocuklara iyi bakmalıyız. Bunu onlara borçluyuz, yitip gidenlere.
Kendimizi, eski olay yerinde ve olay anında var olan kendimize (yani eski anın çocuğuna) sahip çıkamamakla suçlayarak hiçbir yere varamadığımızı kabul etmek gerekir. Bir yere varmak, ilerlemek için adım atmak şarttır. En nihayetinde ne kadar adım atarsan o kadar ilerlersin. O yüzden kendimizi bıraktığımız yerlere dikkat edelim, durgunlaştığımız, ataleti kucakladığımız yerlere. Zihnimizin parçalarını bıraktığımız yerlerden, zihnimizi geri çekelim. Bir bütün olarak her anın çocuğuna kendi anında özen gösterip yine de ona bağlanmadan yolumuza devam edelim.
Kendimizi bıraktığımız yerlere dikkat edelim.
Comments